Endişelerinizle Başa Çıkmanın 7 Pratik Yolu

ebeveyn | huzur

Gece yattığınızda sizi uyutmayan hangi endişeler var hayatınızda?

Hangi kaygılar göğsünüzde bir fil oturuyormuşçasına üzerinizde ağırlık yapıyor?

Bir çoğumuz gibi sizin de aklınızda sürekli “Ya …. olursa” veya “Ya …. olmazsa”endişeleri geçiyor mu?

Ya çocuğum olmazsa.

Ya çocuğum sınavı kazanamazsa.

Ya başarısız olursam.

Ya beğenmezlerse.

Ya rezil olursam.

Ya beni seçmezlerse.

Ya çocuğumu seçmezlerse.

Ya bu sene terfi alamazsam.

Ya çocuğuma iyi annelik yapamıyorsam.

Ya bakıcı çocuğuma iyi bakamazsa.

Ya işimi kaybedersem.

Ya eşim beni aldatırsa.

Ya çocuğum için seçtiğim okul iyi çıkmazsa.

Ya çocuğuma iyi bir eğitim sağlayamazsam.

Ya bu diyetle de kilo veremezsem.

Ya borçlarımı ödeyemezsem.

Ya çocuğum diğer çocuklardan geri kalırsa.

Ya kurmak istediğim iş başarısız olursa.

Ya misafirler yaptığım yemekleri beğenmezse.

Ya ………. olursa / olmazsa.

Bitmek bilmeyen endişeler, kaygılar, korkular…aklımızda dönüp duran ve bizi inanılmaz şekilde yoran endişeler.

Bizi gelecekte yaşatan ve bugünümüzden keyif almamızı engelleyen endişeler.

Kimileri basit gündelik endişeler, kimileri de daha derin, daha önemli endişeler.

Gerçekçi olmak lazım, tamamen endişesiz, kaygısız bir hayat mümkün değil.

Ama zaten tüm endişeler, kaygılar da kötü değil.

Sağlıklı miktardaki endişeler, tehlikelere karşı tetikte olmamızı sağlar, geçmişte yaptığımız hatalarımızdan ders alıp tekrarlamamıza yardım eder, işimizde daha etkili çalışmamızı sağlar.

Yani işimizden kovulma endişemiz olmasa herhalde çoğumuz günün büyük bölümünü internette takılarak veya sigara odasından geçirirdik.

Ya da araba ile kaza yapma endişemiz olmasa, sokaklar yarış pisti haline gelirdi. Evet belki hala bir azınlık var aşırı hız yapıp hem kendini hem çevresini tehlikeye atan ama çoğumuz belli bir hız limitinde kalıyoruz.

Geçmişte elimizi sıcak ütüye değdirip yaktıysak, bundan ders alıp, dikkat etmezsem tekrar yanar endişesi ile ütü kullanırken daha dikkatli olmaya çalışırız.

Maddi olarak gelecek endişemiz olmasa, emekliliğimizde hangi gelirle nasıl yaşayacağımızı düşünmeden bugünki tüm gelirimizi harcayıp, emeklilik günleri için para biriktirmeyiz ve çok zor durumda kalırız.

Yani belli bir ölçüde endişe, bizim için iyi aslında, çünkü bizi belli bir ölçüde kendi zaaflarımızdan ve tehlikelerden koruyor.

Ama gel gelelim, herşeyde olduğu gibi endişenin de “Azı Karar, Çoğu Zarar”.

Bizde stres yaratan ve uykularımızı kaçıran şey aslında endişe değil, aşırı endişe ve kontrolsüz endişe.

Kontrol altına almadığımız endişelerimiz “toksik” yani vücudumuzda bir nevi zehir etkisi yaratıyor.

Fiziksel, zihinsel ve duygusal enerjimizi çalıyor. Sağlığımızı ve bağışıklık sistemimizi etkiliyor. Motivasyonumuzu baltalıyor. Sabrımızı ve toleransımızı azaltıyor, çevremizle özellikle sevdiklerimizle olan iletişimimize zarar veriyor. Bu noktada endişelerimiz bizi ve hayatımızı kontrol eder hale geliyor.

Halbuki biz endişelerimizi kontrol eder hale geldiğimizde, hayatımızda karşılaştığımız zorluklara rağmen daha sakin, daha huzurlu ve sorunlar karşısında daha akılcı hareket edebiliyoruz. Sorunlar büyüyüp dağ haline gelmeden, çözülüp eriyip gidiyorlar, veya en azından bizim kontrolümüzde kalıyorlar.

Peki nasıl?

İşte size 7 ipucu:

1. Endişelerinizi kendinize saklamayın, paylaşın.

Endişelerinizi kendinize sakladığınızda, içten içe sizi yiyip bitirir hale geliyorlar. Çünkü endişeler sizin içinizde ve sizin aklınızda her zaman gerçekte olduklarından daha büyük ve vahim durumdalar. Takılmış plak gibi aynı yerde dönüp duruyorlar. Kendi içinizde sıkışıp kalıyorsunuz ve işin içinden nasıl çıkacağınızı bilemiyorsunuz. Çözüm üretemiyorsunuz. Bu da sadece endişelerinizin sizin üzerinizde güç kazanmasına sebep oluyor ve böylece olumsuz bir kısır döngü başlıyor.

“Derdini anlatmayan derman bulamaz” veya “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” demişler, ne kadar doğru.

Güvendiğiniz biriyle endişelerinizi veya sizi mutsuz eden bir konuyu paylaşmaya başladığınız saniyeden itibaren üzerinizdeki gücü azalıyor ve siz kontrolü ele almaya başlıyorsunuz.

Paylaşmak, endişenin düşmanı.

Eşiniz, arkadaşınız, aileniz, doktorunuz veya sıkıntınıza yardımcı olabilecek herhangi bir uzman ile konuşmak, sorununuzu “sorun” boyutundan çıkartıp “çözüm” boyutuna taşımanıza yardımcı oluyor.

Tabii bu kişilerin güven duyduğunuz ve size pozitif enerji veren insanlar olması çok önemli.

Sizin enerjinizi alan, sürekli eleştiren, yargılayan, sinirli, gergin, sizi de kendileriyle dibe çeken insanlardan mümkün olduğunca kaçınmaya çalışın. Arada sırada hepimiz bu ruh halinde olabiliriz ama sürekli bu ruh halinde olmak kimseye iyi gelmez.

2. Gerçek bilgilere ulaşın.

“Endişe/Worry” kitabının yazarı, Dr. Ned Hallowell diyor ki, “Endişelerimizin bizi zehirleyen toksik bölümleri genellikle eksik ve/veya yanlış bilgilerden kaynaklanıyor”.

Varsayımlarda bulunduğumuzda, hayal gücümüz genelde bize en kötüyü düşündürüyor. Birçok zaman konuyla ilgili gerçek bilgilere ulaştığımız zaman endişelerimizin yersiz olduğunu görüyoruz veya çözüm üretmemize yardımcı olacak yeni bilgilere ulaşıyoruz.

Ama bunu yapmak zorumuza gidiyor çünkü gerçeklerle veya insanlarla yüzleşmek her zaman kolay değil. Yine de cesaretinizi toplayıp, hangi konuda, kiminle ne sıkıntınız var ise, onunla yüzleşip konuşursanız ve sizi endişelendiren bilgileri onlarla paylaşıp, ne kadarı doğru, ne kadarı yanlış öğrenip beraber daha sağlık çözümler yaratmak mümkün.

İnsanlarla ilgili varsayımlar, önyargıyı, önyargı da yanlış/eksik bilgileri beraberinde getiriyor.

Ne kadar zor da olsa, endişelerinizi, duygularınızı ve ihtiyaçlarınızı açık açık konuşup paylaşmak, karşınızdakini de aynı şekilde dinleyip anlamaya çalışmak, önünüzü açacak ve endişelerinizi azaltacak en etkili yol.

Keza sağlığınızla ilgili bir endişeniz var ise, ve kafanızda varsayımlarda bulunuyorsanız ama “Ya birşey çıkarsa” endişesi ile doktora gidip gerekli kontrolleri yaptırıp, doğru bilgilere ulaşmıyorsanız, yine o endişe aklınızda dönüp durmaya devam edecektir.

3. Plan yapın.

Bir sorunun çözümü ile ilgili mümkün olduğunca hazırlıklı olmak ve plan yapmak, size endişenin yönetiminde kontrol duygusu verir, sakinleştirir ve sorunu daha etkin bir şekilde çözmenize yardımcı olur.

Çok sık duyduğum bir söz “Hayat öyle planlarla yürümüyor, ne zaman ne olacağı belli değil, plan yapmak vakit kaybı”.

Gerçekten hiç katılmıyorum.

Evet, hayat bu, çoğu zaman planladığımız gibi gitmiyor, ama gitmesin önemli değil ki, esnek olup, yeni duruma adapte olup planlarımızı her zaman revize edebiliriz. Oturup “Ah, ah, vah, vah” yapmak yerine, revize ettiğimiz planımızı takip ederiz ve adım adım çözüme gitmeye devam ederiz.

Örneğin, çocuğunuza açık havada doğumgünü partisi planlıyorsunuz, çok heyecanlısınız. Ama bir yandan da “Ya yağmur yağarsa” diye endişe halindesiniz.

Seçenek 1: O gün gelene kadar stres halinde, “Ya yağmur yağarsa” diye endişe ile geçirmek.

Seçenek 2: Yağmur yağma ihtimaline karşı önceden plan yapmak. Yağmurun yağıp yağmayacağı kontrolünüzde değil, ama yağma ihtimaline karşı plan yapıp hazırlıklı olmak elinizde. Bunu yaptığınız zaman endişe edecek bir durum kalmıyor çünkü yağmur yağacaksa yağacak, yapacak birşey yok, ama bu durumda açık havada doğumgünü planınızı hemen revize edip, şartlara ayak uydurmak mümkün.

Veya örneğin, çalışan bir annesiniz ve her sabah işe gitmek için evden çıkmadan önce yardımcınızın gelmesini bekliyorsunuz. Ama bazen önceki gece veya sabah yardımcınız arıyor ve gelemeyeceğini söylüyor, zor durumda kalıyorsunuz. Ama bir “Acil durum B planınız” yok, olduğu zaman panik içinde günü kurtarmaya çalışıyorsunuz.

Bu durum sürekli aklınızın bir köşesinde belki siz farkında olmadan “Ya yardımcım yarın gelmezse” diye aslında sizin enerjinizi tüketiyor, sürekli bir endişe halindesiniz.

Halbuki, yardımcınızın gelemeyecek olma ihtimaline karşı, eşinizle, yardımcınızla, ailenizle, müdürünüzle veya bir başkasıyla konuşup bir “Acil durum B Planı” yaptığızda, böyle bir durumda ne yapacağınızı bileceksiniz ve bu konudaki endişeniz muhtemelen azalacak. Yardımcınızın hergün gelip gelmeyeceği kontrolünüzde değil ama gelmediği durumlarda yapılabilecek şeyler kontrolünüzde.

Veya çocuk sahibi olmak istiyorsunuz ama hamile kalmakta zorlanıyorsunuz. Hamile kalmak sizin kontrolünüzde mi? Hayır değil, dolayısıyla oturduğunuz yerde endişe etmek sadece zaman kaybı. “Ya çocuğum olmazsa” düşüncesine odaklanıp çaresizlik içinde kıvranmaktansa, tedaviler veya evlat edinme konularında araştırmalarla beraber bir plan yapıp, adım adım uygulamaya alırsınız. Gelişmelere göre de planınızı revize edersiniz. Hamile kalmak kontrolünüzde değil ama bu duruma nasıl yaklaşacağınız kontrolünüzde.

Yani kendinizi ne zaman herhangi bir konuda endişe ederken bulursanız, lütfen bir durun ve kontrolünüz dışında birşey ile ilgili endişelenerek vakit kaybetmek yerinde, kontrolünüzde olan şeyleri listeleyin ve bunları uygulamaya almak üzere plan yapmaya başlayın. Bu şekilde, üzerinizdeki çaresizlik duygusu kalkacak ve yerine kontrol duygusu gelecek. Bu da sizi sakinleştirip rahatlatacaktır.

4. Kendinize iyi bakın.

Uykusuzluk, aşırı yorgunluk, aşırı sağlıksız beslenme, hareketsizlik, bunların hepsi endişe kontrolünü zorlaştıran faktörler. Kendi ihtiyaçlarınıza ve sağlığınıza ne kadar özen gösterirseniz stres seviyeniz o kadar azalır.

5. Randevularınızı ve projelerinizi “aksiliklere göre” planlayın.

Kendinizi sürekli bir yerlere koşturuyor veya geç kalıyor halde buluyorsanız ve bu siz de stres ve endişe yaratıyorsa, ki yaratmaması zor, randevularınızı, toplantılarınızı, verdiğiniz sözleri sanki mutlaka bir aksilik olacak ve gecikecekmişsiniz gibi planlayıp ona göre randevu vermeye çalışın.

Eğer bir aksilik olmaz ve zamanından önce randevunuza geldiyseniz veya projenizi bitirdiyseniz, ne güzel, arta kalan vaktinizi istediğiniz başka birşeyle değerlendirirsiniz.

“Ya yetiştiremezsem”, “Ya yetişemezsem” veya “Ya geç kalırsam” endişeleri, günlük hayatta bizi farkında olmadan tüketen endişeler. Çözümü, bir aksilik olmasını beklemeden, aksilik olacakmış gibi zamanımızı planlamaya çalışmak.

6. Sizi güldürecek şeyler yapın.

Ne ilginçtir, kendimizi kötü hissettiğimiz anlarda hüzünlü müziklere veya filmlere yöneliriz. Halbuki bunlar genelde bizi sadece daha da aşağı çeker. Bazen endişelerimizin, acılarımızın içinde kaybolmak, dünyadan kopmak daha kolay gelir, çünkü sorunlarımı çözmek için atmamız gereken zor adımları atmak durumunda kalmayız bu şekilde. Hüzünlü müzikler ve filmler kaçışımızdır çoğu zaman.

Halbuki kendimizi endişeli ve stresli hissettiğimiz anlarda, enerjik, neşeli bir şarkı, renkli bir komedi filmi bizi şöyle bir sallar, içimizi kıpırdatmaya başlar ve kendimizi toparlamaya başlarız. Bazen tek bir kocaman kahkaha yeter, endişemize farklı bir açıdan bakmaya başlamak ve çözüm üretmek için.

7. Pozitife odaklanın.

Biliyorum belki artık benden bunu duymaktan sıkıldınız ama ben tekrarlamaktan sıkılmayacağım.

Neye odaklanırsanız, o artar.

Hayata hangi gözlüklerle baktığınız, genel endişe seviyenizi ve bir sorunla karşılaştığınız zaman onu hızlı ve etkili bir şekilde çözebilme becerinizi ciddi şekilde etkiler.

Sevgilerimle

Ahu