Harvard Üniversitesi der ki: Her Ebeveyn Çocuğu İçin Bu 3 Şeyi Ayırdedebilmeli

çocuk | gelişim

Genelde “stres” deyince aklımıza hep negatif çağrışımlar geliyor.

Zarar verici, mutsuz edici, fiziksel ve ruhsal sağlığımızı bozan durumlar akla geliyor.

Bu yüzden de çok doğal olarak çocuklarımızı her türlü stresten korumayı onları çok seven ebeveynleri olarak en temel sorumluluğumuz olarak görüyoruz.

Halbuki her stres zarar verici değil.

Bunun ayrımını iyi bilmediğimiz zaman hiç farkında olmadan çocuğumuzun pek çok konudaki gelişimini kısıtlayabiliyoruz.

Harvard Üniversitesi Çocuk Gelişimi Merkezi (Center On the Developing Child), stresi 3 farklı şekilde ayırıyor:

1. Pozitif Stres

Pozitif stres, kalp atış ritmimizi ve stres hormonu seviyemizi kısa süreli ve hafif miktarda arttıran stres.

Normal ve sağlıklı gelişimin bir parçası, bizim için iyi olan ama alışana kadar bizi ilk başta korkutan konfor alanımız dışında olan durumlar.

Çocuklarımızı düşünürsek örneğin aşı olurken veya kan verirken ki stres, okula başlarken ilk gün stresi, yeni insanlara ve ortamlara alışma stresi, yeni bir beceri öğrenirken ki stres, arkadaşıyla anlaşmazlık yaşarken ki stres, oynarken düşüp canı acıdığındaki stres, ödevini evde unutup okulda öğretmeninin karşısında mahcubiyetten hissedeceği stres, istediği bir şeye hayır dediğinizde ağlayarak yaşadığı stres, sınav stresi, bunlar sevgi dolu ailelerde geçici yaşanan stresler.

Çocuklarımız, hayatları boyunca çok farklı şekillerde bu tarz stresler yaşayacaklar zaten bu çok doğal, hayatın ve gelişimin bir parçası.

Pozitif stres olmadan gelişim de olmuyor.

Çocuğumuz “zorlanmasın, yorulmasın, kızmasın, üzülmesin, ağlamasın” bakış açısıyla onu sevgimiz ve sorumluluk duygumuzla korumaya çalıştığımızda pekçok konudaki gelişim fırsatını da elinden alıyoruz.

Çocuk hem potansiyelini tam kullanamıyor hem de genç ve yetişkin hayatın stresleriyle başa çıkmakta zorlanıyor, daha çabuk morali bozuluyor, dirayeti daha düşük olabiliyor ve çözüm üretip sorunları aşmak konusunda zorlanabiliyor.

2. Tolere Edilebilir Stres

İkinci stres çeşidi “tolere edilebilir stres”; bu tip strese sevdiğimiz birinin kaybı, boşanma, doğal afetler, yaralanma durumu gibi olayları örnek verebiliriz.

Bunlar da yoğun stres durumları olmasına rağmen, sevgi dolu ilgili bir aile ortamında olmak çocuğun bu stresi tolere edebilmesini ve başa çıkabilmesini sağlıyor.

Sevgi dolu ortamlarda bu tip geçici streslerle başa çıkmayı öğrenen çocuk için tolere edilebilir stresin bile yine gelişimi açısından faydaları olabiliyor. Burada kilit kelimeler yine sevgi dolu ve ilgili bir ortamda yaşıyor olması.

3. Toksik Stres

Üçüncü stres çeşidi, “toksik stres” ise bambaşka bir durum. Sürekli, yoğun ve uzun süreler devam eden sevgisizlik, ilgisizlik, ihmal, sözlü ve/veya fiziksel şiddet, taciz, depresif ebeveynlik gibi durumların yarattığı stresler elbette çocuk için zararlı ve kaçınılması gereken bir durum.

Kalıcı veya telafi edilmesi çok zor yaralar açılabiliyor.

Sonuç

Elbette toksik stres hiç kimse için iyi değil, böyle bir aile ortamınız var ise lütfen ama lütfen konunun uzmanında profesyonel destek alın.

Yardım istemek zayıflık değil, tam tersi güç ve olgunluk belirtisidir.

Tolere edilebilir stres durumları daha nadir yaşanan olaylar.

Sevgi dolu, ilgili bir aile ve arkadaş ortamında başa çıkılabilen ve etkileri zamanlar hafifleyen durumlar. İçiniz rahat olsun, ihtiyaç hissediyorsanız yine bir uzmandan profesyonel destek alarak kendiniz ve çocuğunuzun süreçle daha kolay ve sağlıklı şekilde başa çıkmasını sağlayabilirsiniz.

Gelelim pozitif stres durumlarına.

Bu yazımda esas önemli vermek istediğim mesaj bu tip stresle ilgili.

Çocuklarımızı biraz önce bahsettiğim tarzdaki pozitif streslerden korumaya çalışmak, gerçek hayatta onları onları hem daha korumasız hale getiriyor hem de gerçek potansiyelleri tam olarak ortaya çıkmıyor.

Hayatın bazı gerçekleri var.

Her zaman çocuklarımızı üzüntülerden korumak için yanlarında olmamız mümkün değil.

Hatta yanlarında olsak bile korumamız mümkün değil.

Üzüntü, öfke, endişe, hayal kırıklığı gibi duygular hayatın doğal bir parçası.

Amacımız onları bu duygulardan korumak değil (uç noktalardan bahsetmiyorum tabii), bu duyguları hissettiklerinde sağlıklı bir şekilde yönetmeyi öğrenmeleri olmalı.

Bu bir temel yaşam becerisi ve her beceriyi geliştirmek pratik ister.

Bebeklik, çocukluk ve gençlik dönemlerinde hala sizin gözetiminizde, sevgi dolu ve ilgili aile ortamınızdayken onu geliştirecek bu tip pozitif stresleri ne kadar yaşama fırsatı verirseniz, o kadar pratik yapma ve stres yönetiminde becerisini geliştirme imkanı olur.

Bu da ne demek?

  • Ağlaması, öfkelenmesi ve tepkilerinden çekinmeden onun için iyi olduğunuza inandığımız konularda gereken sınırları koymaktan ve tutarlı davranmaktan çekinmemek demek
  • Koşmasına, tırmanmasına, düşmesine müsade etmek demek
  • Dönmeyi, emeklemeyi, yürümeyi öğrenirken zorlanmasın diye sürekli ona yardım etmek, canı acımasın diye onu korumaya çalışmak yerine biraz zorlanarak kendi doğal sürecinde öğrenmesine fırsat vermek demek
  • Ödevini yapmamışsa veya evde unutmuşsa okulda öğretmeniyle bunun sonucunu yaşamasına müsade etmek demek
  • Sorunlarını onun için çözmeye çalışıp sürekli onun hayatını kolaylaştırmak yerine, kendi sorunlarını çözmesi için ona fırsat vermek demek
  • Ayakkabılarını onun için bağlamak yerine, onun kendisinin uğraşmasına müsade etmek demek
  • Ödevini yaparken zorlandığı bir soru varsa, hemen onun için çözmeye çalışmak yardım etmek yerine, kendisinin araştırması, uğraşması, çözmeye çalışması için ortam yaratmak demek
  • örnekler sonsuz, siz prensibi anladınız

Tüm bunları yaparken de ona karşı sabırlı, sakin davranmak, empatik davranmak ve bol bol duygu koçluğu yapmak demek.

Çünkü tabii ki bu pozitif stres durumlarında üzüntü, stres, öfke, hayal kırıklığı gibi duygular yaşayacaktır.

Bu duygularını inkar etmek veya bastırmak yerine, yani “üzülecek bir şey yok, sen de çok büyütüyorsun, ağlamaya ne gerek var” şeklinde yaklaşmak yerine, tam tersi “düştün canın acıyor görebiliyorum, korkuyorsun anlıyorum çok normal, endişelisin tabii olabilir, istediğin olmadı diye kızgınsız, üzgünsün biliyorum” gibi bol bol duygu onayı bu süreçte verebileceğimiz en güzel destek şekli.

Özetle, pozitif stres çocuklarımızın düşmanı değil dostu.

Bu dostla arkadaşlık yapmalarına bol bol fırsat verelim derim ben.

Sevgilerimle

Ahu