İnsanlarla İletişiminizde Size Güç Verecek Bu Soruyu Biliyor Musunuz?

ebeveyn | sakinlik

Anlaşıldığımızı hissetmek hepimizin en temel ihtiyaçlarından biri.

İletişim sorunlarımızın büyük bölümü birbirimizi tam ve doğru anlamadan kendimizi ifade ve karşımızdakini ikna etmeye çalışma kaynaklı.

Etkili İnsanların 7 Alışkanlığı kitabının yazarı Steven Covey’nin önerdiği alışkanlıklardan biri de tam olarak bununla ilgili, diyor ki;

"Önce anlamaya çalış, sonra anlaşılmaya."

Karşımızdaki insanı anlamaya çalışmak söylemesi kolay, yapması her zaman o kadar da kolay değil.

Ama öyle bir soru var ki, iletişimdeki etkisi ve sihiri gerçekten inanılmaz, o da şu:

Doğru mu anladım?” sorusu.

Yani önce karşımızdaki insanın ne anlatmaya çalıştığını, ne hissettiğini, ne istediği anlamaya çalışarak dinleyip ondan sonra anladığımızı ona geri özetleyip seni “doğru mu anladım?” diye sorarak doğru anlayıp anlamadığınızı teyit etmek.

Çok basit bir adım gibi görünebilir ama 3 çok önemli faydası var:

  1. Kafamızda bir sonra vereceğimiz karşı cevabı planlamak yerine, gerçekten o insanı anlamaya odaklanmamıza yardımcı. Bu şekilde o insanı yüzeysel olarak değil gerçekten ihtiyacını, düşüncesini ve duygusunu anlama imkanımız oluyor. Bu olduğu anda çok daha etkin iletişim kurabiliyor, çok daha sakin olabiliyoruz, çok daha çözüm odaklı olabiliyoruz, gereksiz yere olayların büyümesini engelleyebiliyoruz. Sonuçta gerçekten bir kişiyi ne kadar iyi anlarsak o kadar etkili iletişim kurabiliriz.
  2. Karşımızdaki insan onu anlamaya çalışmak için sarfettiğimiz çabayı görüyor, daha fazla anlaşıldığını hissediyor ve savunmaya geçmek yerine o da daha uzlaşmacı olabiliyor.
  3. Karşımızdaki kişi de aslında o an ne istediği, ne düşündüğü ve hissettiği konusunda tam net olmayabilir ve bunun sıkıntısıyla daha iletişime kapalı agresif konuşuyor olabilir. Bu sorumuz onun da kendi içinde iyice netleşmesine yardımcı olacaktır ve büyük ihtimalle bunu çok takdir edecektir.

Çocuğumuzla, eşimizle, akrabalarımızla, arkadaşlarımızda, iş hayatında ve heryerde önce gerçekten anlamaya çalışarak dinlemek, sonra anladığımızı geri özetleyip, “doğru mu anladım?” diye sormak, iletişimde tıkanıyor olduğumuzu hissettiğimiz noktadaki yegane kurtarıcımız.

Bu noktadan sonra da 2 şey olabilir:

  1. Kişi “evet, doğru anladın, aynen bu” diyebilir. Anladığınız şey size uyabilir veya uymayabilir, o kişiyi doğru anlamak illa isteklerini kabul etmek anlamına gelmiyor. Ama en azından bu noktadan sonraki iletişiminize yanlış anlaşılmalara meydan vermeden konuşmaya devam ediyor olursunuz, bu da çözüme ulaşmayı kolaylaştırır.
  2. Kişi “hayır, demek istediğim bu değildi, şuydu” şeklinde sizi düzeltebilir. Zaten bu sorunun faydası da en çok bu gibi durumlarda ortaya çıkar çünkü birisini tam anlamadan bir konuda tartışmaya devam etmek genelde sinirlerin gerileceği, hiçbirşeyin çözülemeyeceği ve her iki tarafın da kaybedeceği bir noktaya doğru gider. Gerçekten anlayana kadar bu sürece devam ederseniz daha sakin, daha medeni ve uzlaşmacı şekilde iletişime devam etme şansınız artar.

Bu soruyla kaybedeceğimiz hiç birşey yok, kazanacağımız çok şey var.

En büyük kazancımız da artık o kişi “karşımızda” olmaktan çıkıp “yanımızda” olarak iletişime devam edebilmek, farklı düşünmeye devam etsek bile, rakip gibi değil, aynı takımdan iki kişi gibi iletişim kurabilmek olacak.

Bu da söz konusu özellikle eşimiz ve çocuklarımız olunca oldukça kıymetli bir kazanç.

Sevgilerimle

Ahu