Uyku Eğitimi Ebeveyn-Bebek Arasındaki Bağı Olumsuz Etkiler mi?

çocuk | uyku

Konuk Yazar | Uzman Psikolog Ayşenur Demircioğlu'nun, uyku eğitiminin ebeveyn-bebek arasındaki bağı zedelediği iddialarına yanıtını aşağıda paylaşıyoruz.


Özellikle son yıllarda “güvenli bağlanma ve uyku eğitimi” konusunda maalesef ki yalan yanlış ve bilimsellikten tamamen uzak, kişisel görüşlerin sanki bilimsel gerçeklermiş gibi sunulduğunu görmek, beni uzman psikolog olmanın ötesinde bir anne olarak oldukça üzmekte ve endişelendirmektedir.

Yavruları için endişelenecek tonlarca konusu olan sevgili ebeveynlerin, bir de bu konuya daha fazla kafa yormasına gönlüm razı olmadığı için bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Lafı uzatmadan “güvenli bağlanma nedir?” sorusunu cevaplamaya çalışarak yazıma başlamak istiyorum.

Sosyalleşebilme potansiyeli ile doğan sağlıklı bir bebeğin, ebeveynleriyle (başka bir bakımveren de olabilir) kurduğu ilk ilişki onun gelecekte kuracağı tüm sosyal ilişkilerinin temelini oluşturur.

Bakımverene güvenli bağlanma; bakımverenden bebeğe akan sıcak sevgi dolu bakışlar ve dokunuşlardır. Bakımveren-bebek iletişiminin en önemli aracı göz kontağı ve dokunmaktır.

Bedensel temas, ilk aylarda çok önemlidir. Bedensel temas; bakımverenin kalp ritmi, teninin kokusu, sıcaklığı bebeğin yatışmasına, sakinleşmesine ve kendini güvende hissetmesine yarar. Bebeğini kucağında tutan ebeveynin sıcaklığı, gülümsemesi, sakinliği ve gücü bebeğin rahatlamasına yardımcı olur. Yani anneannelerimizin “kucağa çok alma, alışır, şımarır” gibi sözleri tamamen gerçeklikten uzak söylemlerdir.

Bebeğin ilk aylardaki bu gibi duygusal ihtiyaçlarından dolayı, 4 ayın altındaki bebeklerde aylarına uygun şekilde bağımsız uykuya teşvik edilebilecek, küçük pratikler niteliğinde, bol destekli ve temaslı uygulamalar olabilir ancak daha sistemli klasik anlamda bilinen uyku eğitimi ilk 4 aydan sonrası için önerilir.

İlk aylarda genelde ebeveynleriyle aynı odayı paylaşan bebeğin, ebeveynleriyle aynı odada uyumaya devam edip etmeyeceği ise tamamen ebeveynlerin vereceği bir karardır. Ve bu konuda tek bir doğru yoktur.

Diğer bir ifadeyle, “2 yaşına kadar bebek ve ebeveyn aynı odada uyumalıdır” gibi cümlelerin bilimsel bir dayanağı yoktur. Bunlar sadece uzmanın çalışma alanına ve benimsediği ekole yönelik maruz kaldığı bilgilere dayanarak yapmış olduğu kişisel çıkarımlardır.

Mesleki tecrübeme dayanarak benim görüşüm 4-6 aylar arasında bebeklerin odasını ayırmanın ve bebeklere bağımsız uyku alışkanlığını kazandırmanın bebeğin fiziksel ve bilişsel gelişimine birçok katkı sağladığı yönündedir.

Kendi başına uyumayı öğrenmiş bebeklerin, gerek kendi başına yemek yeme, gerekse tuvalet eğitimi konusuna daha kolay adapte olmaları da mesleki gözlemlerim arasında yer almaktadır.

Bakımveren-bebek arasında kurulan bağ ne kadar iyiyse bebeğin ruhsal gelişiminin yanı sıra fiziksel gelişiminin de o kadar iyi olduğu gözlemlenmiştir. Bu görüşe karşı çıkan bir uzmana henüz rastlamadım. Yani bu konuda hemfikiriz.

Ancak bu oldukça önemli bağın uyku eğitimiyle birlikte sekteye uğrayacağını savunan görüşler mevcuttur. Bu konuda maalesef ki çok büyük bir bilgi kirliliği vardır. Çünkü bu görüşleri doğrulayan herhangi bir bilimsel çalışma yoktur. Bunlar sadece bu görüşleri savunanların benimsedikleri ekollere ait bilgilere dayanarak yaptıkları kişisel yorumlardır.

Bu konuda piyasada bulunan ve bu görüşü savunan uzmanların da sıkça referans verdikleri kitapları (örn. Işığın yolu, Annenin Duygusal Yokluğu vb.) okuduğunuzda göreceksiniz ki içlerinde uyku eğitiminin zararlı olduğuna dair bir tane bile bilimsel çalışmaya referans verilmemiştir.

Çünkü uyku eğitiminin zararlı olduğunu gösteren ve bilimsel geçerliliği olan herhangi bir çalışma literatürde yoktur.

Bu kitaplar alanında uzman kişiler tarafından yazılmış, değerli bilgiler içeren, okuması oldukça keyifli kitaplardır ancak uyku eğitiminin zararlı olduğuna dair doğrudan bir bilgi içermemektedir.

Aksine uyku eğitiminin güvenli olduğunu destekleyen pek çok bilimsel araştırma mevcuttur.

Bakımveren-çocuk arasındaki güvene dayalı bağın zedelenmesi, ciddi anlamda travma yaratan olaylara maruz kalınmasıyla mümkündür. Buradaki travmatik olaylardan kastedilen cinsel ve fiziksel istismara maruz kalmak, anne baba tarafından terk edilmek, yetiştirme yurtlarına bırakılmak gibi olaylardır.

Bağımsız uyku alışkanlığı kazanırken bebeğin alışkın olmadığı koşulları ilk zamanlar protesto ederek ağlamasıyla, yukarıda bahsedilen travmatik olayları bir tutmak ve bu ağlamaların ebeveyn-bebek arasındaki bağı zedeleyeceğine inanmak pek akla yakın görünmemektedir.

Bütün gün sevgiyle ve sabırla ilgilenilmiş, verdiği mesajlar doğru bir şekilde algılanmış ve bu doğrultuda ihtiyaçları giderilmiş bir bebeğin bağımsız uykuya geçerkenki ağlamaları sadece geçici bir protestodur ve zannedildiği gibi “travmatik bir olay” ya da “öğrenilmiş çaresizlik” değildir.

Bu tür söylemler ebeveynlerin kafasını karıştırmaktan ve onları gereksiz yere paniğe sürüklemekten başka işe yaramamaktadır.

Ebeveyn-bebek arasındaki o kuvvetli bağ, pamuk ipliğine bağlı değildir.

“Bebeğim ağladı, aramızdaki bağ bozulur mu, kucağıma almadım bana küser mi?” gibi endişeler ebeveynliğin doğasında yer alan yersiz panik halinin bir parçasıdır.

Ancak bunu tetikleyen söylemlerin kökenini araştırmak, sorgulamak, gerektiğinde uzmanlarla iletişime geçip sorular sormak, her söyleneni olduğu gibi kabul etmemek oldukça önemli ve gereklidir.

Bu durum hem ebeveynlerin gereksiz endişelere kapılmasına engel olur, hem de daha bilinçli bir şekilde bebekleri için uyku düzeni oluşturmasına yardımcı olur.

Bebeğine uyku eğitimi vermeye karar vermiş olan bir ebeveynin yapması gereken tek şey, hangi adımda ne yapacağını iyi bilmek ve kendinden emin bir şekilde sabır ve kararlılıkla devam etmektir.

Elbette ki her ebeveyn bebeğine uyku eğitimi vermek zorunda değildir.

Var olan düzenden hem bebek, hem de ebeveynler memnunsa ya da ebeveynler uyku eğitimi verme konusunda kararlı değil ise bu yola çıkmamak en doğru olandır.

Ancak uyku problemleriyle cebelleşen ebeveynler (veya bakımverenler) ve bebekler için hayat çekilmez bir hal aldıysa ve çözüm uyku eğitimiyse, biz uzmanlara düşen görev ebeveynleri (veya bakımverenleri) gereksiz yere panikletmeden onlara ne yapacakları konusunda yol göstermek olmalıdır.

Üstelik uyku eğitiminin zararlı olduğuna dair literatürde doğrudan yapılmış bir tane bile çalışma yokken ebeveynleri buna inandırmaya çalışmak gereksiz bir kafa karışıklığı ve panik yaratmaktan başka bir işe yaramamaktadır.

Hem bir anne, hem de bir uzman olarak tüm meslektaşlarımı bu konuda sağduyulu olmaya davet ediyorum.

Saygılar

Ayşenur Demircioğlu

Uzman Psikolog